Fotoğraf makinesinin telemetre yönteminin en göz ardı edilen yöntemlerden biri. Onu diğer sistemlerle karşılaştırırken, kompozisyonun odaklanması ve ön-görselleştirilmesi söz konusu olduğunda hayal gücünün rolü oldukça önemli.
Sistemin savunucularının çoğu, fotoğrafçının sahneye girmek üzere olan bağlamı ve öğeleri görmesine olanak tanıyan ve zamanlama ve yeniden kompozisyon konusunda kararlarını bildirebilecek olan çerçeve çizgilerinin uygunluğunu vurgulayor. Hiçbir noktada, DSLR’den farklı olarak doğrudan merceğe bakmadığınız gibi görüntünün nasıl görüneceğine dair net bir önizleme izniniz de yok aslında.
Bununla birlikte, daha az kişi, gerçek odaklama sisteminin bir telemetre ile görüntü oluşturma yaklaşımı üzerindeki etkisinin miktarı hakkında yorum yapacak. Telemetre bandı, çerçeve çizgilerinin ölü alan merkezinin çok küçük bir alanının çok hassas bir şekilde ölçülmesi için bir spot metrenin odaklanma eşdeğeridir.
Telemetre sistemleri, göze tamamen açık olan mükemmel odaklanma ile bir çift gözlük çerçevesinin arasındaki farkı, birçok otomatik odaklama sisteminin başarısız olduğu bir senaryo anlamına gelir.
Bir vizörün mekanizması, vizörün sağ tarafında, merceğin arkasına bağlı küçük bir aynadır. Objektif döndükçe ayna hareket eder ve vizörde “çift görüntü” aynı hizadadır. Hizalandığı konu ne olursa olsun mükemmel odaklanacaktır.
Bu nedenle bir sahneyi bir kerede değil, birbirine bağlı (veya potansiyel olarak bağlı) öğeler olarak görebilirsiniz, bu öğeleri uygun gördüğünüz şekilde düzenlemenize ve yönetmenize izin vermiyor.
İnsanları, kullanması gereken zihniyette rejim değişikliği gerektiren herhangi bir kamerayı denemeye gerçekten teşvik ediyorum. Bu bir telemetre veya Polaroid veya orta format – görüntü kalitesi olsun bugünlerde elde etmek kolay ve ucuz, ancak kullanıcı ile gerçekten rezonansa giren bir sistem bulmak zor olabilir. Pek çok insan DSLR veya aynasız kameralara razı olur çünkü herkesin kullandığı şey budur ama… 🙂